Translate

11 Kasım 2012 Pazar

NÜFUS PİRAMİTLERİ



GERİ KALMIŞ ÜLKE
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKE
GELİŞMİŞ SANAYİ ÜLKESİGELİŞMİŞ VE NÜFUS AZALTICI POLİTİKA UYGULAYAN ÜLKEGELİŞMİŞ NÜFUS ARTTIRMAYA ÇALIŞAN ÜLKE

tarihsel süreçte dünya nüfusunun artışı ve değişimi

Dünya nüfusunun tarihsel süreçteki artışı ve değişimi

Cipolla’nın “Dünya Nüfusunun İktisat Tarihi” adlı kitabı, kısaca insanlığın doğuşundan başlayıp günümüze kadar gelen tarihsel süreç içinde geçirdiği devinimi anlatmaktadır.Bu süreç ana hatlarıyla ziraat devrimiyle başlayıp onun ışığında sanayi devrimine geçişi, bu aşamalar sırasında insanlığın enerjiyi nasıl keşfettiğini ve kullandığını, insanlığın nüfus artışı ve ölümlerle nasıl başa çıktığını, bunun doğurduğu ekonomik etkenlere değinmekte ve tüm bunların nereye kadar sürebileceğinin bir öngörüsünü oluşturmaktadır.Kitabın ilk bölümü, insanoğlunun dünyaya gelişini, yaşamayı, barınmayı, yemeyi ve içmeyi öğrenmesini, yazarın yorumuyla hayvani yaşamdan insani yaşama geçişini anlatmaktadır.İlk bölümde dikkati çeken başka bir yorum, insanın dünya üzerinde çok ince bir zar oluşu ve bu zarın o çağlarda dünya için ne kadar önemsiz oluşunu, çok çabuk yok olabileceğinden vurgulanmasıdır.Belki de bu yorum, bahsedilen bu zarın zaman geçtikçe dünyaya ne kadar zarar verebileceğini ve kolay kolay (hatta hiç) yok olmayacağını kitabın ilerleyen bölümlerinde irdeleyecektir.Dünya nüfusu.png

Tarihsel süreç olarak ilk bölümde neolitik çağa geçişin (iktisadi olarak besin toplayıcılından besin üreticiliğine geçiş) MÖ 7000 yıllarında görüldüğünden bahsedilmektedir.Avcılıktan ziraata geçiş bir devrim olmuş ve avcılık kenara itilmiş bir uğraş haline gelmiştir.1780 yıllarında ise avcılık neredeyse tamamen terkedilmiştir.İnsanlar geçimlerini çiftçilikle sağlamaya başlamışlardır.18ın sonlarına gelindiğinde ise sanayi devrimi gerçekleşmiş ve bütün toplumlarda çok köklü değişimler görülmüştür.Sanayi devrimine geçişle birlikte ciddi enerji sorunları ortaya çıkmıştır.Kitabın ikinci bölümü enerji kaynaklarının keşfedilmesi, enerjinin dönüştürülmesi ve bunların ziraat ve sanayi devrimlerinde kullanılmasını anlatmaktadır.İkinci bölümde dikkati çeken bir yorum, enerjinin dönüştürülmesi, bu dönüşüm esnasında kayba uğrayan enerjinin değeri ve insanlığın enerjiyi ne kadar yanlış kullandığına dikkat çekilmek istenmesidir.Bu bölümde, doğadaki besinlerin insanlara nasıl ulaştığı bahsedilmektedir.Ziraat devriminden sonra insanlığın tükettiği enerjinin çoğu bitki, insan ve hayvandan sağlanmaktaydı.O dönemde yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar kullanılmamaktaydı.Bahsedilen kaynakların kullanılmaya başlanması sanayi devrimiyle ortaya çıkmıştır.Sanayi devriminden sonra da nüfusun aşırı artmasıyla birlikte büyük bir enerji ihtiyacı çıkmıştır.Bu da insanlığın daha ileri yılları düşünmeden çok büyük bir israfla senelerce sürede oluşan kaynakları hızla tüketmelerine yol açmıştır.Bu bölüm kısaca yukarıda anlatılan olayları belki de biraz da zatarak okuyucuya sunmaktadır.Yazar üçüncü bölümde ise üretim ve tüketim başlığı altında zirai ve sanayi toplumlarını incelemiştir.Zirai toplumda insanların ihtiyaçları kısıtlı olduğundan yaşam için önemi olmayan mallara talep yoktu.

NÜFUS DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER






Nüfus, belirli bir alanda, belirli bir zamanda yaşayan insan topluluğudur. Ülkemizde nüfus sayımlarını Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yapmaktadır. İlk düzenli nüfus sayımı 1927, ikincisi 1935 yılın­da yapılmıştır.
Daha sonra 1990 yılına kadar her 5 yılda nüfus sayımı yapılmıştır. 1990 yılından sonra her 10 yıl­da bir yapılmasına karar verilmesine rağmen, bazı ihtiyaçlardan dolayı 1997 yılında nüfus sayımı yapılmıştır. En son yapılan nüfus sayımı ise, 2000 yılındadır.
Nüfus sayımları ülkemizdeki insan sayısının bilinmesi ve ona göre bazı planlamaların yapılması için önemlidir.
NÜFUSUN DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Türkiye’de nüfusun farklı dağılışında etkili olan faktörler şunlardır:
1.   Fiziki Faktörler
a.  İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun ol­duğu yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılı­man iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışları aşırı soğuk geçen yerlerde nüfus fazla yoğun de­ğildir.
b.   Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, Taşe-li platosu, Menteşe yöresi gibi yerler bunlara örnek verilebilir.
c. Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulundu­ğu alanlar (Çukurova, Gediz, B. Menderes) nüfus­ça kalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.
2.   Beşeri Faktörler
a.  Sanayileşme: Bütün Dünya’da olduğu gibi Tür­kiye’de de, sanayileşmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir buna örnektir.
b.  Tarım: Tarımın geliştiği yerler yoğun nüfuslu­dur. Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları çevresi gibi.
c. Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kay­naklarının işletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç ol­duğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zongul­dak, Soma, Elbistan buna örnektir.
d. Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarında­ki merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaş­mıştır.
e.  Ulaşım: Ulaşım yolları kavşağında bulunan ille­rimizin nüfusu artmıştır. Eskişehir, Ankara, Kayse­ri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yolları üzerinde bulunmaları da etkili olmuştur.

Nüfus dağılışında; su kaynakları, toprağın verimi, yeraltı zenginlikleri, göçler vb. birçok doğal ve toplumsal faktörlerde etkilidir.
Bir yerdeki toplam nüfusun o yerin yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus miktarına “nüfus yoğunluğu” denir.

Yoğun Nüfuslu Yerler
•     Doğu Karadeniz kıyıları
•     Marmara Deniz kıyıları
•     Ege Bölgesi’nin kıyıları ile iç kesimlere uzanan ovalar
•    Antalya körfezi
•    Çukurova
Seyrek Nüfuslu Yerler
•    Yıldız Dağları
•     Karadeniz Bölgesi’nin dağlık alanları
•     Menteşe Yöresi
•    Taşeli Platosu
•    Teke Yarımadası
•    Tuz Gölü çevresi

Uyarı: Genel olarak yağışlı yörelerimiz yoğun nüfusludur. Ancak Menteşe, Yıldız, Teke ve Taşeli yö­releri dağlık olduğu için seyrek nüfusludur.

NÜFUS ARTIŞI
Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark nüfus artışını gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm oranı az ise nüfus artışı meydana gelir. Ölüm oranı doğum oranından fazla olursa, nüfusta azal­ma meydana gelir. Genellikle az gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı fazla, gelişmiş ülkelerde ise nüfus artış hızı azdır.

•    Nüfus artış hızı kalkınma hızından yüksek ise ülkenin gelişimi yavaşlar veya geriler.
•    Nüfus artış hızı kalkınma hızından düşük ise ülkenin gelişimi artar.
Nüfus artışının olumlu sonuçları olduğu gibi olumsuz sonuçları da olabilmektedir.

a.   Nüfus artışının olumlu sonuçları
•    Üretim artar.
•    Vergi gelirleri artar.
•    Mal ve hizmetlere talep artar.
•    Yeni endüstri dalları doğar.
•    İşçi ücretleri ucuzlar.
•    ihracatta rekabet kolaylaşır.

b.   Nüfus artışının olumsuz sonuçları
•    işsizlik artar.
•    Kalkınma hızı düşer.
•    Kişi başına düşen milli gelir azalır.
•    Tasarruflar azalır.
•   Tüketim artar.
•    iç ve dış göçler artar.
•    İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılaması zorlaşır.
•    ihracat azalır.
•    Demografik (nüfusa bağlı) yatırımlar artar
•    Çevre kirlenmesi artar.
•    Belediye hizmetleri zorlaşır.

Nüfusumuzun sayım yıllarına göre artış grafiği

1927 – 2000 yılları arasında ülkemiz nüfusundaki değişiklik:
•     Nüfusumuz hızlı bir şekilde artmaktadır.
•     Erkek nüfus kadın nüfustan daha fazladır.
•     Nüfusun eğitim düzeyi giderek yükselmektedir.
•     Ortalama yaşam süresi giderek artmaktadır.
•     Kentsel nüfus giderek artmaktadır.
•     İç ve dış göçler giderek yoğunlaşmaktadır.
•     1927 – 2000 yılları arasında nüfusumuz yaklaşık 5 kat artarak 13,6 milyon­dan 67,8 milyona ulaşmıştır.

Nüfus artış hızımızın zaman içindeki değişim grafiği

1927 – 2000 yılları arasında ülkemiz nüfus artış hızındaki değişiklik:
•     En düşük nüfus artışı 1945 yılında olmuştur. (II. Dünya Savaşı tehlikesi ne­deniyle erkek nüfusun askere alınması.)
•     Nüfus artış hızı en fazla 1955 – 1960 yılları arasında olmuştur.
•     Nüfus artış hızı %0 (binde) 10′un altına düşmemiş ve %0 29′u geçmemiştir.
•     1985 yılından sonra nüfus artış hızımız azalmaktadır.

Uyarı: Nüfus artış hızının düşmesiyle nüfus miktarımız azalmaz.

NÜFUSUN YAPISI:
Nüfus sayımları sonucunda, nüfusun yapısal özelliklen tespit edilir. Bunlar; nüfusun yaş yapısı, eğitim durumu, nüfusun cinsiyet yapısı, çalışan nüfus oranı, kır ve şehirde yaşayan nüfus oranıdır.
Nüfusun Yaş Gruplarına Dağılımı: Yaş grupları nüfusun genel yapısı ve doğurganlık oranı hak­kında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Ayrıca iş, eğitim, sağlık vb. ihtiyaçların belirlenmesinde ve gelece­ğe yönelik planlamanın yapılmasında önemli rol oynar.

Bilgi Kutucuğu
•     Nüfusun en önemli özelliği genç nüfusun çok olmasıdır.
•     0-25 yaş grubu toplam nüfusun yaklaşık yarısını oluşturur.

Nüfusun Cinsiyete Göre Dağıtımı: Nüfusun cinsiyet durumu bir ülkedeki kadın ve erkek nüfusu ifade eder. Bir şehirde kadın ve erkek nüfus arasındaki farkı; sanayi, askeri birlik, şehrin göç alıp vermesi gibi faktörler etkiler.

Sanayi, ulaşım ve ticaretin geliştiği göç alan şehirlerde genel olarak erkek nüfus fazladır. Göç ve­ren kırsal yörelerde ise genel olarak kadın nüfus fazladır.

Nüfusun Eğitim Durumu:
1927 yılında nüfusumuzun % 11′ i okur – yazarken 2000′de bu oran % 90′a yaklaşmıştır. Okur – yazar olmayan nüfusun % 70′ten fazlasını kadınlar oluşturmaktadır.


Bilgi Kutucuğu
•     Okur – yazarlık oranının arttığı toplumlarda gelir düzeyi artmıştır.
•    Okur – yazarlık oranı artan toplumlarda tarımsal üretim artmıştır.
•    Okur – yazarlık oranı artan toplumlarda çevre duyarlılığı artmıştır.


Eğitim ve öğrenim hakkı, Anayasada güvence altına alınmıştır.
Madde 42: Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Devlet, maddi imkanlardar yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Ülkemizde Çalışan Nüfus:
Çalışma çağındaki nüfus dilim içinde bulunan ve belirli bir işi olan nüfusa “çalışan nüfus” veya “aktif nüfus” denir. Çalışma çağındaki nüfus dilimi içerisine girdiği halde işi olmayan nüfusa da “işsiz nüfus” adı verilmektedir. 15-64 yaşları arasındaki nüfus çalışma çağındaki nüfus olarak kabul edilir.

Çalışma hakkı Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Madde 49: “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükselt­mek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, iş­sizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”

Ülkemizin Kır ve Kent Nüfusu:
Nüfusu 10.000′in altında bulunan yerleşmelerde yaşayan nüfusa “kırsal nüfus” denir. Kırsal nüfusun geçimi önemli ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanmak­tadır. 1927′de ülkemiz nüfusunun yaklaşık % 84′ü kır, % 16′sı şehir yerleşmelerinde yaşıyordu. Kır­sal alanlardan şehirlere yapılan göçler nedeniyle günümüzde şehir nüfusu kır nüfusundan fazladır.

NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)
İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.
Göçler ikiye ayrılır.

A. İÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir, iç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda de­ğişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusun­da artma ya da azalma meydana gelir.
İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üze­re ikiye ayrılır.

1. Sürekli İç Göçler
Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettik­leri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir.
Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından günümü­ze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

İç göçün nedenleri
•    Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı
•    Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ai­lelerin geçimini karşılamaması
•   Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi
•   Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması
•    Kırsal kesimde iş imkânlarının sınırlı olması
•    Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler
•    Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği
•    İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri
•    Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dola­yı iş imkânlarının fazlalığı
•    Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygın­lığı
Türkiye’de iç göç, kırsal kesimde nüfusun art­ması ve kentlerde sanayileşmeye bağlı olarak, iş bulma imkânlarının gelişmesiyle artış göster­miştir. Dolayısıyla iç göçteki en büyük etken ekonomik sıkıntılardır.

İç göçlerin sonuçları
•    Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.
•   Yatırımlar dengesiz dağılır.
•    Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meyda­na gelir.
•    Düzensiz kentleşme görülür.
•    Sanayi tesisleri kent içinde kalır.
•    Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.
•    Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.
•    Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersiz­lik görülür.
•    Kentlerde işsiz insanların oranı artar.

2. Mevsimlik İç Göçler
Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, ta­rımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizmi­nin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.

B. DIŞ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.
Dış göçlerin başlıca nedenleri:
•    Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi
•   Tabii afetler
•    Savaşlar
•    Etnik nedenler
•    Sınırların değişmesi
•    Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi

Dış göçlerin sonuçları
•    Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.
•    Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.
•    Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.

Dış göçler ve Türkiye
Ülkemize 1923 – 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur.
1950′den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD, Avust­ralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.

Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;
•    Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.
•    Ülke turizminin gelişmesini sağlamıştır.
•   Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.

En fazla göç veren İller:
Mardin, Siirt, Muş, Ağrı, Hakkâri,  Bingöl, Kars, Erzincan, Tunceli, Gümüşhane, Bayburt,  Giresun, Artvin,  Rize, Trabzon, Sivas, Yozgat, Çankırı, Sinop, Kastamonu

En fazla göç alan iller:
İstanbul, İzmit, Bursa, Adapazarı, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Ankara, Gazi­antep, Aydın, Denizli

Yerleşme ve seyahat hürriyeti Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Madde 23: “Herkes, yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahiptir.”

 * Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlık­lı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak amacıyla sınırlandırıla­bilir.
* Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlemesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlandırılabilir.
* Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık ödevi ya da ce­za soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.
* Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

Ülkemizdeki doktor, mühendis, iktisatçı, vb. mesleklerden çok sayıda bilim insanımız Avrupa ve ABD başta olmak üzere yabancı ülkelere gitmektedir. Kariyer sahibi kişilerin başka ülkelere gitmesi­ne “beyin göçü” denir.
Beyin göçünün başlıca nedenleri şunlardır:
* Sanayileşmiş ülkeler, nitelikli iş gücünü ülkelerine çekmek için onlara yüksek ücret ödemek­tedir.
* Gelişmiş ülkelerde çalışma koşulları kolaydır.
* Göç gönderen ülkelerde, sanayi ve ticaretin yeterince gelişmemesi sonucu nitelikli iş gücünün kendine uygun iş bulmakta zorlanması
Ülkemizden yurt dışına gitmiş beyin cerrahları, kalp cerrahları ve astrofizikçiler gibi bilim dalların­da uzmanlaşmış kişiler bugün dünyaca ünlüdürler.

DÜNYA NÜFUSUNUN ALANSAL DAĞILIŞI


DÜNYA NÜFUSUNUN ALANSAL DAĞILIŞI

DÜNYA NÜFUSUNUN ALANSAL DEĞİŞİMİ 
Nüfus Dağılışı: Belirli bir yerdeki nüfusun sık veya seyrek olma durumudur. Nüfusun sayısı ve özellikleri yanında dağılışının da iyi bilinmesi gerekir. Çünkü dünya genelinde veya dünyanın herhangi bir alanında ekonomik ve sosyal özelliklerin ve sorunların tespit edilmesi, çözülmesi açısından nüfusun mekânsal dağılışını iyi bilmek gereklidir.
Nüfusun dağılışında kullanılan kavramlar.
Nüfusu fazla olan yerler için—Yoğun nüfuslu ( Sık nüfuslu)
Nüfusu fazla olmayan yerler için – Orta nüfuslu ( Orta yoğunlukta veya sıklıkta)
Nüfusu az olan yerler için  --  Seyrek nüfuslu ifadeleri kullanılır.( Tenha)

Dünyada nüfusunda geçmişten bu güne doğru sürekli bir değişim yaşanmıştır. Bu değişimlerden bir de dünyada nüfusun alansal dağılışıdır. 
Veriler eski kaynaklıdır Şu anki nüfus miktarları 
Kuzey Amerika:328.387.059    Güney Amerika:546.723.509
Afrika:896.721.874                Asya:3.810.252.136
Avrupa:804.574.696              Okyanusya:33.443.448

Dünya nüfusu yeryüzünde eşit ve dengeli bir şekilde dağılmamıştır. Nüfus kıtalara, ülkelere, ülkeler içerisinde bölgelere ve illere göre de farklılıklar gösterir. Dünya nüfusunun yeryüzündeki dağılımı çok dengesiz bir şekilde olup, İnsanların üçte ikisi karaların onda birinden daha az topraklar üzerinde toplanmıştır. Diğer taraftan kuzey yarı küre insanların 90’nını, eski dünya karaları da %85 ini barındırmaktadır.

Dünya nüfusunda tarih boyunca sürekli artış yaşanırken, bu artışlar kıtalara göre aynı olmamıştır.
Nüfus dağılışını etkileyen etmenler

A) Yer şekilleri (Topografik özellikler):
1 -Yükselti: Genel olarak yükselti arttıkça nüfus yoğunluğu azalır. Dağlık alanlarda nüfus az ve dağınıktır. Yüksek dağ ve platolarda 1500 m ‘den sonrası yaklaşık olarak boştur. Bunun nedeni, kışların uzun yazların kısa sürmesi, tarımsal etkinliklerin kısıtlanmasıdır. Ulaşım güçlükleri de nüfuslanmanın az olmasında etkilidir.
Ekvatoral bölgede alçak kesimler çok yağışlı, nemli ve sıcak olmasından dolayı bu bölgelerde nüfus, iklim koşullarının elverişli olduğu yüksek kesimlerde toplanmıştır.
2 -Eğim ve Bakı: Dünyada eğimi az olan ve düz alanları sık nüfusludur. Çünkü buralardaki iklim ve arazi şartları Tarıma müsait, ulaşım imkânları da gelişmiştir. Eğimin fazla olduğu engebeli sahalar seyrek nüfusludur. Kuzey Yarımkürede dağların güneye bakan yamaçları daha fazla ısınır. Güney yarım kürede ise dağların Kuzeye bakan yamaçları daha fazla ısınır Bu yüzden dünyada Kuzey Yarımkürede dağların güneye bakan yamaçlar, kuzeye bakan yamaçlara göre daha sık nüfuslanmıştır.
3-Dağların Uzanış doğrultusu: Kıyı paralel uzanan dağların denize bakan yamaçları deniz etkisi ile daha nemli, ılıman şartlara sahiptir. Genel olarak sıcaklık yüksektir. Bu yüzden dağların denize bakan yamaçları sık nüfuslu iken, içlere bakan yamaçları seyrek nüfusludur.
B-)İklim şartları: İklim elemanlarından SICAKLIK ve YAĞIŞ nüfus dağılışında en etkili olanlardır. Ilıman ve yeterli yağış alan yerler sık nüfusludur. Dünya nüfusunun zaten çoğu ılıman iklim kuşağında yaşar. İklim koşullarının insan yaşamına uygun olmadığı soğuk iklim, çöl iklimi, karasal iklim, çok aşırı sıcak ve yağışlı ekvatoral iklimle kutup altı iklim bölgeleri seyrek nüfusludur.
C)Bitki örtüsü: Bitki örtüsünün, özellikle ormanların sık ve gür olduğu alanlarda nüfus az ve seyrektir. Çünkü ormanlık alanlarda tarıma ve yerleşmeye elverişli alanlar sınırlıdır.
D)Toprak verimliliği: Kıyılardaki verimli düzlükler, delta ovaları ve verimli iç ovalar nüfusun yoğun olduğu alanlardır. Kalkerli arazinin yaygın olduğu alanlar, tuzlu, çorak, jipsli ve aşırı yıkanmış verimi az topraklar tarıma uygun olmadığı için seyrek nüfusludur.
E)-Su kaynakları: İçme ve kullanma suyu temini, tarım ve sanayide suya ihtiyaç duyulması nedeniyle nüfusun çoğu, akarsu, göl vb. su kaynakları çevresinde yoğunlaşmıştır.
F)- Enlem: Dünyada insanlar çok sıcak şartların yaşandığı ekvatoral iklim bölgesi ( Sıcak kuşak) ta, çok soğuk şartların yaşandığı kutup bölgeleri insan yaşamına uygun olmadığı seyrek nüfusludur.
Buna karşın insanların çoğu ılıman kuşakta yaşar. Sıcak ve soğuk kuşakların az, ılıman kuşağın sık nüfuslu olmasının temel nedeni iklimdir.
Nüfus Dağılışını Etkileyen  Beşeri ve Ekonomik faktörlerin başlıcaları şunlardır:
A- Tarihi, İdari faktörler ve Askeri Faktörler: Dünyada eskiden beri yerleşme alanı olan ve çok eski dönemlerden beri ticaret yollarının kavşak noktası yerler ve buralarda kurulan yerleşmeler daha sık bir nüfusa sahiptir.
Dünyada bazı kentler başkentlik yapmış olmaları sayesinde, bazı kentler de tarihten günümüze gelen askeri önemi ile yoğun nüfuslanmıştır.
B-Ekonomik faktörler: Dünyada bazı alanlar da sanayi, madencilik,  tarım, turizm,  ticaret, hizmet ve ulaşım şartlarının iyi olması veya önemli kara, demir, deniz yolları, önemli havaalanları ve limanları ile insanları kendine çok çekmiş ve yoğun nüfuslanmıştır.
1.     Dünyada sık nüfuslu alanların ortak özellikleri:
2.     Arazisi düz ve verimli alanlardır.           
3.     İklim şartlarının uygun olduğu alanlardır.             
4.     Endüstrinin geliştiği alanlardır.              
5.     Ulaşımın kolay olduğu alanlardır.         
6.     Yeraltı ve yer üstü kaynakları bol olan alanlardır.
7.     Tarım, hayvancılık, ticaret, turizm etkinliklerinin yoğunlaştığı alanlar.  
Dünyada seyrek nüfuslu alanların ortak özellikleri:     
1-Arazinin yüksek, engebeli ve eğimli alanlar ile toprağı verimsiz alanlar.       
2-Ulaşımın zor yapıldığı yerler.
3-İklimin sert, yağışın az, kuraklığın fazla olduğu yerler.                                    
4-Sanayi, ticaret, turizm ve bayındırlık çalışmalarının gelişmediği alanlar.                                                     
5-Sık ve gür ormanların olduğu alanlarda nüfus seyrektir.  
6-Kurak karakterli çöl alanları,                                 
7-Buzullarla kaplı kutup bölgeleri.
Dünya üzerinde en sık ve seyrek nüfuslanmış yerler ve nedenleri:

A- Sık Nüfuslanmış Yerler: Dünya nüfusunun büyük bir bölümü uygun yasama koşulları taşıyan ılıman iklim kuşağında toplanmıştır.
      Muson Asyası                  Nil Deltası                Güneybatı Avrupa
Muson Asyası: 
Asya kıtasının güney ve güneydoğusundaki ülkeleri kapsayan bu bölgede, bol yağışlı iklim nedeniyle pirinç ve çay tarımı önem taşır. Dünya’nın en kalabalık ülkeleri olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan bu bölgede bulunmaktadır. ( tarım)  Japonya: Sanayileşmenin ve kısmen madenciliğin etkisiyle sık nüfuslanmıştır.
Akarsu Havzaları: Tarım koşullarının elverişli olduğu Ganj, İndus, Fırat, Nil gibi akarsu havzaları sık nüfuslanmıştır. Akarsu boyları enleme göre farklı nüfus yo­ğunluğuna sahiptir. Örneğin sıcak kuşakta Amazon, Kongo nehirlerinin havzası seyrek nüfuslu iken, orta kuşakta, Tuna, Ren, Fırat nehirlerinin havzası yoğun nüfusludur.
Güney ve Batı Avrupa: Madencilik, endüstri ve ticaretin çok geliştiği Avrupa’nın bütünü sık nüfuslanmıştır.
Amerika:
 Kuzey Amerika’nın kuzeydoğu kıyıları; Sanayi, tarım imkânları, deniz etkisi, uygun iklim şartları ve ulaşım kolaylığı. 
B-  Seyrek Nüfuslanmış Yerler
İklim şartlarının olumsuzluğuna bağlı olarak nüfusun çok az olduğu, tenha yerlerdir.
  
         Alaska                           Himalayalar                    Amazon
Soğuk Bölgeler:
 Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunan Gröndland, Alaska, Kanada’nın Kuzeyi, İskandinav Yarımadası ve Sibirya’nın kuzey bölgeleri düşük sıcaklık nedeniyle seyrek nüfuslanmıştır.
Yüksek Dağlar: İklim koşullarının her türlü ekonomik faaliyeti, özellikle tarımı sınırlamasına bağlı olarakseyrek nüfuslanmıştır. ( Himalayalar)
Sıcak ve Nemli Ekvatoral Bölgeler: Tropikal kuşakta, Amazon, Kongo havzaları gibi alçak yerler, yüksek sıcaklık, aşırı nemlilik, sık ormanlar ve geniş alan kaplayan bataklıklar nedeniyle az nüfuslanmıştır.
 C-Nüfuslanmamış Yerler
İklim ve zemin koşulları nedeniyle insanlarin yerleşmesine elverişli olmayan, nüfuslanmamış yerlerdir.
    
          Kutup                               Çöl                               Bataklık
Kutup Bölgeleri:
 Güney Kutup Bölgesi’nde bulunan Antarktika Kıtası 14 milyon km2 genişliktedir. Kalın buzullarla kaplı bir kıta olduğu için nüfuslanmamıştır.
Bataklıklar: Bataklık, yağış miktarının fazlalığı nedeniyle, toprağın çok ıslak olduğu, yer yer suların yüzeyde biriktiği yerlerdir. Yerleşmeyi ve ekonomik faaliyeti sınırlandırdıkları için nüfuslanmamıştır.
Çöller:
 Dönenceler çevresindeki Meksika, Büyük Sahra, Arabistan, Kalahari, Avusturalya çölleri ile Asya’nın iç kesimlerindeki Iran, Kızıllkum, Kara kum, Taklamakan ve Gobi çölleri, insanlarin yaşamasına ve yerleşmesine uygun değildir. Bu nedenle nüfuslanmamıştır. Ancak vaha adi verilen sulak yerlerde az da olsa nüfuslanma görülür.

Konu ile ilgili tavsiyeler:Dünyada nüfusun alansal dağılışı ile ilgili olarak yukarıda haritalarda verilen sık ve seyrek nüfuslu bölgelerin sık ve seyrek nüfuslanmasındaki sebeler soru olarak tercih edilebilir.Yine Dünya haritası üzerinde işaretli yerlerden hangisi seyrek yada sık nüfusludur şeklinde sorular sorulabilir.Nüfus dağılışı etkileyen doğal ve beşeri etkenler soru olarak sorulabilir.Son olarak dünya haritasında sorulan bir yerin nüfusunun az yada çok olması hangi doğal yada beşeri sebebe bağlıdır şeklinde sorular gelebilir...Yine kitabınızda sayfa 66 daki tablonun yorumlanmasında kullanılan ifadeler soru şekline dönüştürülebilir önemli bilgilerdir...

Yazar Ferdi Sevinç